en başarılı doktorlar
22 Ocak 2024 Pazartesi
Barbie Genital Estetiği nedir?
1 Ocak 2024 Pazartesi
OP. DR. AZER ARAS ULUĞ: 2024 GENİTAL ESTETİK TRENDLERİ…
23 Kasım 2023 Perşembe
MERİDYEN TERAPİ NEDİR? KİMLERE VE NASIL UYGULANIR?
18 Şubat 2021 Perşembe
Burun estetiği maske takmaya engel değil!
Pandemi nedeni ile Türkiye de tüm dünya ülkeleri gibi en az etkilenmek için birçok tedbir alıyor. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu önderliğinde yürütülen bu önlemler kapsamında elektif ameliyatlara yapılan kısıtlama Mayıs ayında kalktı. KBB ve Baş & Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Serkan Barışkan, kısıtlamaların kalkmasıyla tüm dünyada estetik operasyon başvurularında artış gözlemlendiğini belirtti.
Pandeminin yüz
bölgesi ameliyatları için bir fırsat haline dönüştüğünü belirten Op. Dr. Serkan
Barışkan,”Hepimizin en çok değişiklik yapmak istediği bölge kuşkusuz yüzümüz.
Gelişen tekniklerle iyileşme süresi çok kısalsa da yüzde yapılan değişiklikleri
saklamak zor. Bu yüzden gizlilik arayanlar bu dönemi fırsat bildi. Sokağa çıkma
kısıtlamaları ve evden çalışma imkanı dolayısıyla normal yaşantımızda
saklamakta güçlük çekeceğimiz yüz bölgesindeki ameliyatlar için en doğru zaman”
dedi.
Burun estetiği maske takmaya engel değil!
Burun estetiği için başvuranların en büyük kaygısının ameliyat sonrası maske kullanımı konusu olduğunu dile getiren Dr. Barışkan,”Pandemiden dolayı ‘ameliyat sonrası maske kullanabilir miyim?’ sorusu hastaların merak ettiği konulardan biri haline geldi. İçinde bulunduğumuz şartlarda toplum içine girebilmek için maske kullanımı şart. Son dönemde pek çok maske çeşidi hayatımıza girdi. Pekiyi ameliyat sonrası hangi maskeler uygun? Burun estetiği sonrası maske seçiminde temel prensip buruna baskı uygulamamak olmalıdır. Bu prensip temel alınarak maske seçimi yapılmalıdır. Burun estetiği sonrası cerrahi maske kullanılırken telli olmasına dikkat etmeliyiz. Tele, uygun şekli yüzümüze takmadan önce vermeli, böylece burun ucuna baskı yapmamalıyız. Onun dışında iyileşme sürecinde burun ucuna baskı yapmayan her türlü maskeyi tercih edilebilir ve siperliklerden de destek alabiliriz” şeklinde konuştu.
Tedbirler en üst seviyede alınıyor.
Hastaların bir diğer
merak konusu olan Coronavirüs tedbirlerinin de en üst seviyede alındığının
altını çizen Dr. Serkan Barışkan,” Doktorların her dönemde olduğu gibi bu
dönemde de önceliği hastasını, ekibini ve kendini korumaktır. Bu anlayışla ben
ve ekibim düzenli olarak Coronavirüs testi yaptırıyor ve ameliyat öncesi
hastadan da PCR testi, BT çekimi istiyoruz. Ameliyatlarımızda her zaman olduğu
gibi sterilizasyon kurallarını son derece dikkatli uyguluyoruz. Ameliyat
esnasında N95 ve cerrahi maskeler kullanıyor böylelikle riski sıfıra
indiriyoruz” ifadelerini kullandı.
Barışkan; günümüz
teknikleriyle, alanında uzman, tecrübeli hekim tarafından gerçekleştirilen
burun estetiği ameliyatlarının son derece konforlu ameliyatlar olduğunu ve
hastaların sosyal hayatlarından uzak kalmalarına sebebiyet vermediğini de
sözlerine ekledi.
8 Temmuz 2020 Çarşamba
Dikkat! Klasik Bypass ameliyatı tarihe karışıyor!
Avrupa kalp cerrahisi derneği (The European Society for Cardiovascular Surgery) yönetim kurulu üyesi olan Prof Dr Ergun Demirsoy, klasik kalp ameliyatının tarih olduğunu söyledi.
Koroner kalp rahatsızlıkları günümüzde en önemli sağlık sorunlarının başında geliyor.
Kalbi besleyen koroner arterlerin daralması ya da tıkanması sonucunda ilerleyen durumlarda kalp krizi kaçınılmaz olur. Kalp krizleri sonucunda kalp kasında meydana gelen hasar sonucu, ileriki yıllarda hastaları maalesef kalp yetmezliği gibi tedavisi çok zor bir süreç beklemektedir. İşte yapılan koroner bypass ameliyatlarının ana amacı kalbin pompalama gücünü sağlayan bu kalp kasının gücünü korumaktır. Klasik koroner bypass ameliyatları bilindiği üzere, tıp dilinde sternotomi denen gögüs kemiğinin kesilmesi ile yaklaşık 26-30 cm lık bir kesik ile yapılmaktadır. Böyle bir ameliyattan sonra genellikle hastalar en az 7 gün hastanede yatmakta, sonrasında normal hayatlarına dönmesi 1-3 ay arasında değişmektedir. Ameliyat sonrası oluşan ağrıların ve normal hayata dönmelerinde en büyük sorun kesilen gögüs kemiğinin iyileşme sürecidir. Son yıllarda küçük kesi ile yapılan kapalı kalp ameliyatları büyük rağbet görmeye başlamıştır.
Küçük kesi ile yapılan ameliyatlar sonrası, hastaların çok daha az ağrılarının olması, hastaneden daha çabuk taburcu olmaları ve normal iş ve sosyal hayatlarına çok daha erken dönmeleri nedeniyle hastalar tarafından daha fazla talep edilmektedir. Günümüzde kapak ameliyatlarında ve tek damarı değişecek bypass ameliyatlarında küçük kesi ameliyatları nispeten yaygın olarak yapılmasına karşın, tüm kalp damarlarının küçük kesi ile değiştirilmesi dünyada yeni yapılmaya başlanmıştır. Küçük kesi (kapali) ile yapılan bypass ameliyatlarında, herhangi bir kemik kesilmez. Burada göğsün sol tarafında yaklaşık 7 cm’lik küçük bir kesi ile kaburgalar arasından kalbe ulaşılarak, kalbin tüm damarları değiştirilebilmektedir.
Bu ameliyatların klasik ameliyatlara göre en büyük avantajları;
Ameliyat sonrası;
- Çok daha az ağrı olması
- Hastaneden Çok daha kısa zamanda taburcu olmaları (genellikle 4.gun)
- Normal is ve sosyal hayatlarına çok daha erken dönmeleri (ortalama 3 hafta)
- Kozmetik olarak ameliyat kesisinin çok küçük olmasıdır (7cm)
Ülkemizde de Prof.Dr.Ergun Demirsoy tarafından küçük kesi (kapali) bypass ameliyatlarını başarıyla gerçekleştirmektedir.
Aynı zamanda Avrupa kalp cerrahisi derneği (The European Society for Cardiovascular Surgery) yönetim kurulu üyesi olan Prof Dr Ergun Demirsoy, minimal invazive yöntemle bypass ameliyatlarına başladıktan sonra, hastalarının bundan çok memnun kaldıkları ve hem açık hem de kapalı ameliyat önerdikleri hastalarının tamamının kapalı metodu ısrarla istedilerini söylüyor..
Prof Ergun Demirsoy, klasik bypass ameliyatı olacak hastaların en büyük korkularının göğüs kafesinin yarılmasi ve ona bağlı oluşan ağrılar olduğunu vurgulayarak, kapalı metotla yaptıkları bypass ameliyatından sonra hastaların herhangi bir kemik kesilmediğinden çok az ağrılarının olduğunu ve normal hayatlarına şaşılacak kadar kısa surede dönmelerinden çok memnun olduklarını söylüyorlar. Ayrıca ameliyatın çok küçük kesi ile (7 -8cm) ile yapılmasının hastaları kozmetik açıdan da çok memnun ettiğini ifade ediyor.
Prof Demirsoy, ayrıca bypass ameliyatı sırasında bacaktan alınan damarların da artık endoskopik metotla bacakta bir kesi yapılmadan çıkarıldığını belirterek, klasik metotla yapılan bacakta uzun kesilere gerek kalmadığını belirtiyor. Hatta birkaç ay sonra bir çok hastanın bir kalp ameliyatı olduğunun dışardan anlaşılmasının nerdeyse imkansız olduğunu ifade etmektedir
Kaynak: Dikkat! Klasik Bypass ameliyatı tarihe karışıyor! Koroner kalp rahatsızlıkları günümüzde en önemli sağlık sorunlarının başında geliyor.
Kalbi besleyen koroner arterlerin daralması ya da tıkanması sonucunda ilerleyen durumlarda kalp krizi kaçınılmaz olur. Kalp krizleri sonucunda kalp kasında meydana gelen hasar sonucu, ileriki yıllarda hastaları maalesef kalp yetmezliği gibi tedavisi çok zor bir süreç beklemektedir. İşte yapılan koroner bypass ameliyatlarının ana amacı kalbin pompalama gücünü sağlayan bu kalp kasının gücünü korumaktır. Klasik koroner bypass ameliyatları bilindiği üzere, tıp dilinde sternotomi denen gögüs kemiğinin kesilmesi ile yaklaşık 26-30 cm lık bir kesik ile yapılmaktadır. Böyle bir ameliyattan sonra genellikle hastalar en az 7 gün hastanede yatmakta, sonrasında normal hayatlarına dönmesi 1-3 ay arasında değişmektedir. Ameliyat sonrası oluşan ağrıların ve normal hayata dönmelerinde en büyük sorun kesilen gögüs kemiğinin iyileşme sürecidir. Son yıllarda küçük kesi ile yapılan kapalı kalp ameliyatları büyük rağbet görmeye başlamıştır.
Küçük kesi ile yapılan ameliyatlar sonrası, hastaların çok daha az ağrılarının olması, hastaneden daha çabuk taburcu olmaları ve normal iş ve sosyal hayatlarına çok daha erken dönmeleri nedeniyle hastalar tarafından daha fazla talep edilmektedir. Günümüzde kapak ameliyatlarında ve tek damarı değişecek bypass ameliyatlarında küçük kesi ameliyatları nispeten yaygın olarak yapılmasına karşın, tüm kalp damarlarının küçük kesi ile değiştirilmesi dünyada yeni yapılmaya başlanmıştır. Küçük kesi (kapali) ile yapılan bypass ameliyatlarında, herhangi bir kemik kesilmez. Burada göğsün sol tarafında yaklaşık 7 cm’lik küçük bir kesi ile kaburgalar arasından kalbe ulaşılarak, kalbin tüm damarları değiştirilebilmektedir.
Bu ameliyatların klasik ameliyatlara göre en büyük avantajları;
Ameliyat sonrası;
- Çok daha az ağrı olması
- Hastaneden Çok daha kısa zamanda taburcu olmaları (genellikle 4.gun)
- Normal is ve sosyal hayatlarına çok daha erken dönmeleri (ortalama 3 hafta)
- Kozmetik olarak ameliyat kesisinin çok küçük olmasıdır (7cm)
Aynı zamanda Avrupa kalp cerrahisi derneği (The European Society for Cardiovascular Surgery) yönetim kurulu üyesi olan Prof Dr Ergun Demirsoy, minimal invazive yöntemle bypass ameliyatlarına başladıktan sonra, hastalarının bundan çok memnun kaldıkları ve hem açık hem de kapalı ameliyat önerdikleri hastalarının tamamının kapalı metodu ısrarla istedilerini söylüyor..
Prof Ergun Demirsoy, klasik bypass ameliyatı olacak hastaların en büyük korkularının göğüs kafesinin yarılmasi ve ona bağlı oluşan ağrılar olduğunu vurgulayarak, kapalı metotla yaptıkları bypass ameliyatından sonra hastaların herhangi bir kemik kesilmediğinden çok az ağrılarının olduğunu ve normal hayatlarına şaşılacak kadar kısa surede dönmelerinden çok memnun olduklarını söylüyorlar. Ayrıca ameliyatın çok küçük kesi ile (7 -8cm) ile yapılmasının hastaları kozmetik açıdan da çok memnun ettiğini ifade ediyor.
Prof Demirsoy, ayrıca bypass ameliyatı sırasında bacaktan alınan damarların da artık endoskopik metotla bacakta bir kesi yapılmadan çıkarıldığını belirterek, klasik metotla yapılan bacakta uzun kesilere gerek kalmadığını belirtiyor. Hatta birkaç ay sonra bir çok hastanın bir kalp ameliyatı olduğunun dışardan anlaşılmasının nerdeyse imkansız olduğunu ifade etmektedir