3 Haziran 2025 Salı
Damar Tıkanıklığı Artık Yaş Tanımıyor! Gençler de Risk Altında
Modern yaşamın getirdiği yoğun tempo, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik, damar sağlığını her geçen gün daha fazla etkiliyor. Kalp krizinden felce kadar pek çok sağlık sorunuyla ilişkilendirilen damar tıkanıklığı, artık yalnızca ileri yaşların değil, genç bireylerin de karşısına çıkabiliyor. Sessizce ilerleyen bu tablo, erken fark edildiğinde önlenebilir ve yönetilebilir bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor.
Damar tıkanıklığının bölgesel belirtilerine dikkat çeken Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi’nden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, “Tıkalı damarlar, vücudun hangi bölgesinde olduğuna bağlı olarak farklı belirtiler verir. En çok kalp (koroner arterler), beyin (karotis ve serebral arterler) ve bacak (periferik arterler) damarlarında tıkanıklık görülür. Kalp damarları tıkandığında; göğüs ağrısı (anjina) meydana gelir. Bu ağrı genellikle göğsün ortasında, baskı veya sıkışma hissi şeklindedir. Eforla artar, dinlenince geçer. Ayrıca hastalar; nefes darlığı, sol kola, çeneye, sırta yayılan ağrı, çarpıntı, soğuk terleme, mide bulantısı veya halsizlik, bayılma hissi gibi belirtiler verir. Bu belirtiler ani ve şiddetli olursa kalp krizi (miyokard enfarktüsü) habercisi olabilir. Beyin damarları tıkandığında ise; ani baş dönmesi, konuşma bozukluğu, yüzün bir tarafında düşme (asimetri), kolda veya bacakta ani güçsüzlük veya uyuşma (tek taraflı), özellikle tek gözde görme kaybı veya bulanıklığı, denge kaybı, yürümede zorluk gibi belirtiler meydana gelir. Bunlar genellikle inme (felç) veya geçici iskemik atak (TIA) belirtisidir. Bacak damarları tıkandığında ise; yürürken baldırda, uylukta veya kalçada kramp tarzı ağrı ve aralıklı topallama görülür. Bacaklarda soğukluk, solukluk, ayaklarda uyuşma, karıncalanma, ayakta veya parmaklarda iyileşmeyen yaralar, tüy dökülmesi, tırnaklarda kalınlaşma gibi belirtiler görülür. İleri evrede ise istirahat halindeyken bile ağrı görülebilir. Bu belirtileri yorgunluk ve halsizlik, özellikle erkeklerde cinsel fonksiyon bozuklukları gibi semptomlar takip edebilir.” Dedi.
Belirtilerden bir veya birkaçı varsa bile uzmana görünmekte fayda var.
Sıralanan belirtilere mutlaka kulak vermek gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ünal Aydın, “Özellikle risk faktörü bulunan kişiler; sigara kullananlar, hipertansiyon hastaları, kolesterol yüksekliği olanlar, diyabet hastaları, ailede kalp-damar hastalığı öyküsü olanların mutlaka geciktirmeden uzmana görünmelerinde fayda vardır.” Şeklinde konuştu.
Tıkalı damarların açılması için ameliyat şart mı?
Tıkalı damarların açılması için her zaman ameliyatın şart olmadığını ifade eden Prof. Dr. Ünal Aydın, “Tıkalı damarların açılması her zaman şart değil. Eğer kişinin yan damarları gelişmişse ve o organın dolaşımını sağlıyorsa cerrahi olarak hiçbir şey yapmaya gerek yok. Öte yandan damar tıkalıdır ancak tıkanma yüzdesi yüksek değildir, dolaşımı da normal seviyedeyse bu hastalarda da cerrahi olarak hiçbir şey yapmaya gerek yok. Ancak yine de damarda bir plak oluştuğu için, yüksek risk faktörü grubunda oldukları için ilaç tedavisine mutlaka başlamak lazım. Öte yanda damar tıkandığında ve semptom oluştuğunda, bir işlem gerekliliği olduğunda; kişinin durumu, cerrahın bu olaya yaklaşımı, merkezin olanakları ve de damarın tıkanma seviyesi, tıkanma yüzdesi hatta tıkanma uzunluğuna bağlı olarak cerrahi ya da anjiyografik girişimden tercih edilir. Cerrahide plak çıkarılır, tekrar damar onarılır ya da suni ya da kişinin kendi damarıyla bypass yapılır. Anjioda ise damarlar bazen balonla açılır, bazen stent takılır. Bu da dediğim gibi yerine, uzunluğuna, çapına göre değişen bir durumdur.” İfadelerini kullandı
İleri yaş hastalığı değil.
Damar tıkanıklığı “ileri yaş hastalığı” gibi görülse de, süreç aslında genç yaşlarda başlıyor. Bu yüzden önlemler ne kadar erken başlarsa, o kadar etkili olur diyen Prof. Dr. Ünal Aydın, kadınlarda ve erkeklerde alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı.
Erkekler 30, kadınlar 40 yaşından sonra önlem almalı!
Erkeklerde 35 yaşından itibaren damar sertliği (ateroskleroz) riski belirginleşmeye başlar. Özellikle sigara içen, yüksek kolesterolü olan, ailesinde kalp hastalığı öyküsü bulunan erkeklerde bu risk 30 yaş altına bile inebilir. Bu nedenle 30 yaşından itibaren düzenli kontroller ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları şarttır.
Kadınlar ise östrojen hormonu sayesinde menopoz öncesi dönemde damar tıkanıklığına karşı nispeten daha avantajlı durumdalar. Ancak menopoz sonrası yaklaşık 45-55 yaş arası dönemde bu koruyucu etki azalır ve risk erkeklerle eşitlenir, hatta bazı durumlarda geçilebilir. Bu nedenle kadınlarda önlemler 40 yaşından itibaren aktif olarak devreye sokulmalı.
Bu grup 20 yaşından itibaren önlem almalı!
Ailesinde kalp-damar hastalığı olanlar, obezite, diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi risk faktörleri taşıyanlar, sigara içenler ve hareketsiz yaşam sürenler, 20’li yaşlardan itibaren kalp damar hastalıklarına karşı mutlaka önlem almalı.
Damar sağlığını korumak için:
Sağlıklı ve Dengeli Beslenin
Trans yağlardan, margarinlerden, işlenmiş gıdalardan uzak durun.
Sebze, meyve, tam tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, balık gibi doğal ve antioksidan açısından zengin besinleri tercih din.
Tuz ve şeker tüketimini azaltın.
Kızartmalardan kaçınıp, haşlama, buharda veya fırında pişirme yöntemlerini kullanın.
Düzenli Egzersiz Yapın
Haftada en az 150 dakika orta tempolu yürüyüş (günde 30 dakika, haftada 5 gün) önerilir.
Egzersiz, damarların esnekliğini artırır, kan akışını düzenler ve iyi kolesterolü yükseltir.
Sigara ve Tütün Ürünlerinden Uzak Durun
Sigara, damarları daraltır, pıhtılaşmayı artırır ve tıkanıklığa zemin hazırlar. Pasif içicilik bile damar sağlığını etkiler.
Stresi Azaltın ve Uyku Düzenine Dikkat Edin
Sürekli stres, damarların yapısını bozar. Gevşeme teknikleri, meditasyon, doğa yürüyüşleri ve yeterli uyku (6-8 saat) damar sağlığına olumlu katkı sağlar.
Kan Değerlerini Kontrol Ettirin
Kolesterol, trigliserit, kan şekeri ve tansiyon düzenli olarak ölçtürün.
Yüksek tansiyon ve diyabet kontrol altına alınmazsa damar yapısını bozabilir, bu yüzden mutlaka kontrol altına alın.
İdeal Kilonuzu Koruyun
Aşırı kilo, damarların iç yüzeyini zedeler, kalbi zorlar.
Özellikle bel çevresi yağlanması risk faktörüdür.
6 Mayıs 2025 Salı
Aşırı Terleme Ergenleri de Etkiliyor: Cerrahi Tedavi Çözüm Olabilir mi?
Ellerde, yüz bölgesinde ve koltuk altlarında görülen aşırı terleme yalnızca yetişkinleri değil, ergenlik çağındaki bireyleri de etkiliyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle genç yaş grubunda özgüveni zedelerken, sosyal hayata katılımı da ciddi şekilde sınırlayabiliyor.
Vücut ısısını dengeleme amacıyla gerçekleşen terleme, bazı bireylerde aşırı seviyelere ulaşabiliyor. "Hiperhidrozis" olarak adlandırılan bu durum, özellikle yaz aylarında yaşam konforunu oldukça azaltıyor. Ellerde, koltuk altlarında ve yüzde meydana gelen yoğun terleme, sosyal ilişkileri sekteye uğratabiliyor. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, bu tür vakalarda cerrahi müdahaleyle başarılı sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Aşırı terlemenin yalnızca erişkinlere özgü bir problem olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, "Ergenlik çağında görülen hiperhidrozis, bireyin okul başarısından sosyal ilişkilerine kadar birçok alanı olumsuz etkileyebilir. Ellerdeki terleme o kadar yoğundur ki yazılı sınav kağıtlarını ıslatabilir, çocuklar el sıkışmaktan kaçınır, ellerini ceplerinde tutarak gizlemeye çalışırlar. Bu durum, ruhsal olarak yıpratıcı olabilir. Ergenlikte ortaya çıkan terleme, genellikle koltuk altı ve ellerde yoğunlaşır. El terlemesi doğumdan kısa süre sonra, koltuk altı terlemesi ise çoğunlukla ergenlik sonrası başlar. Bu nedenle belirtilerin ciddiye alınması ve uygun tedavi planlamalarının yapılması gerekir.” Dedi.
Cerrahi Müdahale Ne Zaman Gündeme Geliyor?
Cerrahi yöntemin kalıcı çözüm olabileceğini belirten Prof. Dr. Demirhan, “Cerrahi tedavi, genellikle 14 yaş üzeri bireylerde tercih ediliyor. Ancak bazı özel durumlarda daha erken yaşlarda da değerlendirilebiliyor. Bu karar ise vaka bazında, kişiye özel olarak veriliyor. Bu yöntemle el, koltuk altı ve yüzdeki terlemeyi büyük ölçüde ortadan kaldırıyoruz” dedi.
Tedavi Öncesi Detaylı Değerlendirme Şart
Aşırı terleme her zaman bir hastalığın belirtisi olmadığını ancak altta yatan nedenlerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, “Hastaların öncelikle endokrinoloji uzmanı tarafından muayene edilmesi, tiroid fonksiyonlarının ve bazı metabolik değerlerin incelenmesi önemli. Tiroid bezinin fazla çalışması da terlemeyi artırabilir. Bu nedenle multidisipliner bir yaklaşım şart” ifadelerini kullandı.
Ameliyat Kalıcı Ama Herkes İçin Uygun Değil
Aşırı terleme tedavisinde kremlerden botoksa kadar pek çok yöntem bulunuyor. Ancak bu çözümler genellikle geçici. Kalıcı çözüm isteyenler için cerrahi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Operasyon, göğüs kafesinin içinden geçen sempatik sinirlerin küçük kesilerle iptal edilmesi prensibine dayanıyor.
Ancak cerrahi girişimin de bazı riskleri bulunuyor. "Operasyon deneyimli bir ekip tarafından yapılmalı, çünkü göz sinirleri gibi hayati alanlara yakın bölgelerde çalışıyoruz. Yanlış bir müdahale göz kapağı düşüklüğü gibi komplikasyonlara yol açabilir" diyen Prof. Dr. Demirhan, operasyon sonrası nadiren de olsa başka vücut bölgelerinde terleme artışı (kompansatuar terleme) yaşanabileceğini vurguladı.
5 Ocak 2025 Pazar
Kalp ameliyatı olanlara uzmanından hayati sigara uyarısı…
Uzmanı uyardı! Herhangi bir kalp ameliyatı geçirmiş, stent ya da balon uygulaması yapılmış kalp hastalarının sigaraya yeniden başlaması hayati risk oluşturuyor.
Sigaranın içinde bulunan kimyasal ve zehirli maddelerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri saymakla bitmiyor. Uzmanlar özellikle kalp ameliyatı olmuş kişilere ciddi uyarılarda bulunuyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, kalp rahatsızlığı nedeni ile tedavi görmüş hastalara önemli uyarılarda bulunarak, “Herhangi bir kalp ve damar işlemi geçirmiş, stent, balon gibi uygulamalar yapılmış ya da ameliyat geçirmiş hastaların bu uyarıyı dikkate almalarını istiyorum. Bu hastalar ameliyat sonrası dönemi atlattıktan sonra genelde rahatlamış oluyorlar. Kendilerini rahat hissettikleri için de eski alışkanlıklarına dönebileceklerini düşünüyorlar. Özellikle sigaraya yeninden başlamaları hastalığın yeniden ve daha ciddi bir şekilde nüks etmesinin yanı sıra hayati risk de oluşturabiliyor” dedi.
Sigara doku harabiyetini artırıyor.
Kalp ve damar hastalarının sigarayı mutlaka hayatlarından çıkarmaları gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ünal Aydın, “Kalp ve damar rahatsızlıklarında sigara önemli bir negatif etkendir. Kalp ve damar hastalığının artışına, ilerlemesine neden olmakta ve dokularda ciddi bir harabiyet yaratmaktadır. Dolayısıyla hastaların sigarayı mutlaka yaşamlarından çıkarmaları gerekmektedir. Biz genelde kalp ve damar rahatsızlığı çok ilerlemiş hastaların stent, balon, anjiyo ya da ameliyattan sonra sigarayı yüzde 99 bıraktıklarını görmekteyiz. Bu kişiler İyileşene kadar bu sigarasız döneme devam etmektedirler. Ancak işlemler başarılı olmuş hasta rahat ve normal yaşamına döndükten sonra sigaraya yeniden meyledebiliyor. Dolayısıyla bu yeniden sigaraya başlama dönemi normal bir hastanın, normal bir popülasyonun sigara içmesi gibi değildir. Bu hastaların damarlarına işlem yapılmış oluyor, ameliyat olmuş dokularda belli bir reaksiyon oluyor ve bu dokular sigaraya yeninden başlanması ile tahribatı artırmaktadır. Zaten işlem yapıldığı için altta yatan bir plak, altta yatan bir nekroz olduğu için problemli bir damarda damarın ikinci kez sigarayla tahribatı oradaki yangını, alevi artırmaktadır. Buna bağlı olarak da hastanın işlem sonrası uzaması planlanan sağlıklı ve konforlu dönemi tam tersine kısalmaktadır” şeklinde konuştu.
Sigara tamamen bırakıldığında damar daha uzun süre açık kalabiliyor.
İşlem yapılmış damarların uzun süre açık kalmasının sigaranın tamamen bırakılması ile mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ünal Aydın sözlerine şöyle devam etti.
“Bu hastaların ameliyat sonrasında sigarayı tamamen bırakması hem genel vücut sağlıkları hem de kalp ve damar sağlıkları için çok önemlidir. İşlem yapılan bölgenin ve işlem yapılan damarın uzun vadede sağlıklı kalmasına çok büyük katkısı olmaktadır. Bu hastalara en büyük önerimiz en önemli önerimiz sigarasız dönemi tüm ömürlerine yaymalarıdır. Dokunun sağlığa ulaştırılmış olması, damarların normal akıma ulaştırılmış olması; damarların ve kalbin bu süreci sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde devam ettirmelerine yardımcı olacaktır. Aksi halde burada hem akım, hem doku kanlanması tekrar bozulacak ve öncekinden daha fazla doku tahribatına neden olacağı için hastalık daha ilerlemiş bir şekilde kendini tekrarlayacaktır. Hastanın uzun vadede sağlığı için ve dokularının sağlığı için, yapılan işlemlerin uzun vadede başarısı için mutlaka sigarasız dönemi tüm hayatına yaymalı ve sigarayı bırakmalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)